Fetih suresi 1. ayet arapça
Fetih Suresi’nin 1. ayeti ile ilgili detayları aşağıda bulabilirsiniz:
Fetih Suresi 1. Ayeti
Okunuşu:
Bismillahirrahmanirrahim
İnna fetahna leke fethan mubina
Arapça Metni:
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُب۪ينًا
Meali:
“Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.”
Tefsiri:
Bu ayet, Hudeybiye Antlaşması sonrasında inmiştir. Hudeybiye Barışı, ilk bakışta Müslümanların aleyhine gibi görünse de, uzun vadede İslam’ın yayılması ve güçlenmesi açısından büyük bir zafer olarak kabul edilmiştir. Ayette geçen “fetih” kelimesi, sadece Mekke’nin fethi olarak anlaşılmamalı, daha geniş bir anlamda İslam’ın yayılması ve güçlenmesi olarak da düşünülmelidir. Bu fetih, İslam dininin önündeki engellerin kalkması, Müslümanların güçlenmesi ve İslam’ın barış ve adaletinin yayılması anlamına gelir.
Fazileti:
Fetih Suresi’nin fazileti ile ilgili olarak, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu surenin kıymetini ve değerini birçok kez vurgulamıştır. Fetih Suresi’nin özellikle zor ve sıkıntılı zamanlarda okunması tavsiye edilmiştir. Bu sure, Allah’ın yardımı ve zaferini hatırlatarak müminlere moral ve motivasyon sağlar.
Geniş Açıklaması:
Fetih Suresi, 29 ayetten oluşan bir Medine suresidir. Surenin ismi, ilk ayette geçen “fetih” kelimesinden gelir. Bu surede, Hudeybiye Barışı’ndan sonra Müslümanlara verilen büyük müjde ve zafer anlatılmaktadır. Sure, Allah’ın yardımıyla gelen zaferlerin ve fetihlerin, Müslümanların sabrı ve metaneti sayesinde gerçekleştiğini vurgular. Aynı zamanda, müminlerin birlik ve beraberlik içerisinde olmalarının önemini ve Allah’a olan güvenlerinin tam olması gerektiğini hatırlatır.
Fetih Suresi’nin okunması, kişiye manevi güç ve huzur verir, Allah’ın yardımı ve zaferinin her zaman yakın olduğunu hatırlatır. Özellikle zorluklar ve sıkıntılar karşısında bu surenin okunması, kişinin sabrını ve direncini artırır.
Kaynaklardan derlenen bu bilgiler, Fetih Suresi’nin 1. ayetinin anlamı ve önemi hakkında genel bir bakış sunmaktadır.
İniş Sebebi:
Hicretin altıncı yılında Resûlüllah (A.S.) Efendimiz umre yapmak üzere Mekke’ye gitmeyi kararlaştırdı. İslâmiyeti din olarak seçen çevre kabilelere haber salındı ve yaklaşık 1400 kişilik iman ve irfan kafilesiyle yola çıkıldı. Ne var ki, İslâm düşmanı müşrikler, Hz. Peygamber’in (A.S.) Mekke’ye girmesine imkân vermediler. O yüzden hayli tartışma ve görüşmeler oldu. Savaş niyetiyle çıkmayan Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, bütün tahriklere rağmen nahoş bir olayın çıkmamasına çok özen gösterdi. Ashab-ı Kirâm’ın gerginleşen sinirlerini devamlı yatıştırmaya çalıştı. Sonra Hudeybiye mevkiinde Mekkeli müşriklerle, birtakım ağır şartlar ileri sürmelerine rağmen anlaşmaya varıldı ve Resûlüllah (A.S.) Efendimiz mü’minlerle birlikte Medine’ye geri döndüler.
İbn Mes’ûd (R.A.) diyor ki :
Hudeybiye’den Medine’ye hareket ettikten sonra Resûlüllah’ın yanında bulunuyordum. Yolumuza devam ederken vahiy indiğini Resûlüllah’in (A.S.) o andaki değişen durumundan anladım. Vahiy hali geçince Resûlüllah’ın (A.S.) yüzünde sevinç pırıltısı görülüyordu. Böylece O, bize «İnnâ Fetahnâ» Sûresi’nin indiğini bildirdi. [3]
Diğer bir rivayette ise, şöyle belirtilmektedir :
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz’in yaptığı seferlerinden birinde idi, yanında Ömer b. Hattâb (R.A.) da bulunuyordu. Gece yol yürüdüğümüz bir sırada Ömer (R.A.), Hz. Peygamber’e (A.S.) bir şey sordu. Peygamber (A.S.) cevap vermedi. Ömer (R.A.) aynı şeyi ikinci ve üçüncü defa sorduysa da
-Peygamber (A.S.) yine susup cevap vermeyince, Ömer (R.A.) kendi kendine : «Anan seni yitirsin ya Ömer! Üç defa tekrar tekrar sordun ama Peygamber (A.S.) cevap vermedi» diyerek mırıldandı. Sonra da olayı şöyle anlattı: «Bunun üzerine devemi sürüp insanların önüne geçtim. Hakkımda bir âyet inmesinden endişe ediyordum. Nitekim çok geçmeden Resûlüllah (A.S.) beni çağırdı. Ben, herhalde hakkımda birşeyler indi, diyerek büsbütün korktum. Peygamber’e (A.S.) vardığımda selâm verdim. O, bana tatlı bir sesle : «Ya Ömer! Bu gece bana bir sûre indi ki, o, bana, üzerine güneş doğan her şeyden sevimlidir» buyurdu ve «İnnâ Fetahnâ» sûresini okudu.» [4]
Böylece hem Hudeybiye anlaşmasının gerçekte bir fetih olduğu, hem de ileride bu fethe birçok fetihlerin ekleneceği kesinlik arzetti.
Nitekim Hz. Enes (R.A.), «Bu fetihten maksat, Hudeybiye’dir» derken, Câbir (R.A.) de şöyle demiştir: «Biz gerçekten Mekke fethini, Hudeybiye gününden itibaren düşünüp hesapladık», yani Hudeybiye olayı, Mekke’nin fethine açılan bir kapı kabul edildi. İmam Ferra da şöyle demiştir: «Sizler Kur’ân’da belirtilen «fetih»ten, Mekke’nin fethini kasdediyorsunuz; oysa Mekke’nin fethi zaten bir fetihtir; ama biz Hudeybiye günündeki «Bey’âtü’r -Ridvân»ı fetih saymaktayız.»
BENZER KONULAR: