1. Anasayfa
  2. Dua Adabı

Dua ve Zikir Adabı

Dua ve Zikir Adabı
0

Dua, Zikir Adabı Arapça Türkçe

Dua ve zikir esnasında ihlaslı bir şekilde kalbi tüm şaibelerden arındırmak gerekir. Dua öncesinde sadaka vermek, abdestli olmak, misvakla ağızı temizlemek ve iki rekât nafile namaz kılmak onun adabındandır.

Sonra kişi kıbleye doğru dönüp boynu bükük bir şekilde ellerini omuzu hizasında açarak Allah’uTeâla’ya hamd etmelidir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bunu tavsiye etmiş ve bunun vesilesiyle Allah’ın kula muradını vereceğini bildirmiştir.

Tıpkı bir sultanın huzurunda hacetini istemek için bekleyen bir kimsenin edep ve tevazu ile sözüne başlarken önce sultanı övüp, onun hoşlandığı vasıflarını zikretmesi gibi. Dünya sultan larının bile huzuruna girince onu övmeden ve onun hoşuna gidecek sözleri sarf etmeden asıl meseleye girilmiyorsa, nasıl sultanlar sultanının huzurunda söze direk başlansın? Kaldı ki bir sözü direk söylemek sultanların şanındandır.

Dua ederken Allah’a hamd ettikten sonra O’nun pak elçisine de salâtu selam getirmemiz gerekmektedir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

كل دعاء محجوب حتى يصلي على محمد وآل محمد

“Muhammed’e ve onun âline salât edilmeyen her dua perdelenmiştir.”

Sonra kişi eğer biliyorsa Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den varit olan duaların Arapça asıllarıyla duasını etmelidir. Çünkü âlimler duaları asıl kelimeleriyle yapmanın daha tesirli olduğunu belirtmişlerdir.

Kişi duada günahlarını itiraf etmeli, günah bir şey için dua etmemeli, Allah’uTeâla’dan ümit var olup azimli ve ısrarlı bir şekilde tekrar ederek duasını sürdürmelidir. Bilmelidir ki efendisinin kapısını ne kadar çok çalarsa, ihtiyacı o kadar erken ve o kadar bol karşılanacaktır.

İmkânsız şeyleri istemeden, dünyalık şeylerden ziyade ahireti için dua etmelidir. Bunu ise huşu ve kalp huzuru ile yapmalıdır. Duaya icabetin kuvvetli bir imanın ve sıhhatli bir yakının varlığıyla doğru orantılı olduğunu unutmamalıdır. Bunlar arttıkça duaya icabet artmakta, azaldıkça icabet azalmaktadır.

Bilmelidir ki o, kendisini mükemmel bir şekilde işiten âlemlerin sahibi olan bir Sultan’ın huzurunda boynu bükük, diz çökmüş beklemektedir. O Zât-ı Âli ki, huzuruna gelip el açanları asla geri çevirmemektedir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bu nedenle şöy le buyurmuştur:

إن الله حيي كريم يستحيي إذا رفع الرجل إليه يديه أن يردهما صفراخائبتين

“Şüphesiz ki Allah hayâ ve ikram sahibidir. Kul kendisine ellerini açıp dua edince onları boş çevirmekten hayâ eder.
Kardeşim, dua ederken Rabbine yalvara-yakara ve canı gönül den yönelmelisin. Allah’uTeâla buna işaret ederek şöyle buyur muştur:

واذكر ربك في نفسك تضرعا وخيفة ودون الجهر من القول بالغدو

والآصال ولا تكن من الغافلين

“Rabbini içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an ve gâfillerden olma!”

Şüphesiz canı gönülden ve yalvararak yapılmayan duanın misali, ağsız ve oltasız balık tutmaya çalışan kimsenin durumu gibidir. Dua müminin silahıdır ve gönülden Allah’a yakarmak bu silahın mermisi gibidir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bu nedenle şöyle buyurmuştur:

الدعاء سلاح المؤمن، وعماد الدين، ونور السماوات والأرض

“Dua müminin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nurudur.”

Ayrıca yukarıdaki ayette işaret edildiği gibi bağıra çağıra zikir yapıp dua edilmemelidir. Zira Allah kuluna şahdamarından daha yakındır. Sessizce dua etmenin hikmetlerinden biri ise şudur:

Kul, kendisini mükemmel şekilde işitip gören bir Sultan’ın hu zurunda bilmelidir. Edepli ve sesini yükseltmeden dua etmelidir ki, huzurunda bulunduğu o yüce Sultan’a karşı edepsizlik yapmış olmasın. Nitekim büyük devlet erkânının huzuruna giren kimse de edepsizlik olmaması için bağırarak konuşmaz ve sesini kısar.
Ebu Musa el-Eşariradıyallahu anh şöyle demiştir:

Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir gazada idim. Medine’ye varınca insanlar yüksek sesle tekbir getirmeye ve lâ ilâ he illallah demeye başladılar. Bunun üzerine Rasûlullahsallalla hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

يا أيها الناس، اربعوا على أنفسكم، فإنكم لا تدعون أصم ولا غائبا، إنما تدعون سميعا بصيرا، ثم قال: يا عبد الله بن قيس، ألا أعلمك كلمة هي من كنوز الجنة، لا حول ولا قوة إلا بالله

“Ey insanlar! Nefislerinize karşı yumuşak olun. Şüphesiz ki siz ne bir sağıra ve ne de bir gaibe sesleniyorsunuz. Siz ancak çok iyi işiten ve gören bir Zata sesleniyorsunuz.”

Sonra şöyle buyurdu: “Ey Abdullah b. Kays (Ebu Musa) sana cennet hazinelerinden bir hazine olan kelimeyi öğreteyim mi?

O: Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır (lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah) sözüdür.”

Sesli zikirler ezan, kamet, teşrik tekbirleri ve telbiye gibi sün nette sabit olan hallerde yapılır.

Kardeşim yaptığın dua ve zikri sekinet üzere, düşünerek yap malısın. Âişe annemiz bir adamın zikirlerin en faziletlisi olan Kur’an’ı hızlı bir şekilde okuduğunu işitince şöyle demiştir:

“Bu ne Kur’an okudu, ne de sustu.”
İmam eş-Şa’bi ise bu konuda şöyle demiştir:

“Eğer Kur’an okursan onu kulakların işitsin ve kalbin de onu iyi anlasın. Çünkü kalp ve dil arasındaki dengeyi kulak sağlar.
Yine belirtelim ki Kur’an tilaveti, zikirlerin en faziletlisidir ve ilerde bununla ilgili açıklama gelecektir.

Kişi her duyduğu duayı etmemeli, bu konuda dikkatli olmalı dır. Çünkü dua bir ibadettir ve onun adabı ve şartları bulunmak tadır. Kul şunu iyi bilmelidir ki her dua Allah Azze ve Celle’nin kapısını açmamaktadır.

Kişi dua ederken Allah’ın güzel isimleriyle, işlediği salih amel lerini zikrederek ve müminlerden kendisi için dua etmelerini is teyerek O’na yönelmelidir. Bu üç vesile çeşidiyle Allah’a tevessül etme noktasında âlimler ittifak etmiştir. 238

Dua edenin duasını üç kere tekrar etmesi sünnettir. Duası bit tiğinde ise ellerini yüzüne sürer. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dua ettikten sonra elleriyle yüzünü mesh etmiştir. Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem dua için ellerini her kaldırdığında onları yüzüne sürmeden indirmezdi. ”

Tabiinin büyük imamı ez-Zühri şöyle demiştir:

“Vaktiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dua ederken el lerini açar ve sonra ellerini yüzüne sürerdi.
Yine İbn Ömer ve İbnu’zZübeyrradıyallahuanhuma ellerini açıp dua eder ve sonra ellerini yüzlerine sürerlerdi.

ImamAhmed’e bu durum sorulduğunda bunda bir beis olmadığını belirtmiş ve şöyle demiştir:

“Vaktiyle Hasan el-Basri dua eder ve sonra ellerini yüzüne sürerdi,”

Kişi duasına hemen icabet edilmesi noktasında aceleci olma malıdır. Allah’a mütevekkil olup vakar ile sabretmelidir. Zira bilmelidir ki Allah kulunun duasına icabet etmektedir. Ama bu icabeti bazen istenenden daha hayırlısını vererek veya onu ahirete tehir ederek veya bunun yerine onun başından bir belayı def ederek yerine getirmektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunun için şöyle buyurmuştur:

ما من مسلم ينصب وجهه لله عز وجل في مسألة، إلا أعطاها إياه، إما أن يعجلها له، وإما أن يدخرها له ما لم يعجل، قالوا يا رسول الله: وما عجلته؟ قال: يقول دعوت ودعوت ولا أراه يستجاب لي
“Allah Azze ve Celle’ye yönelip ihtiyacını isteyen bir Müslümana Allah muhakkak bu isteğini verir. Bunu ya dünyada hemen verir, ya da bunu acele etmezse ahirete saklar.” Ashab: Ya Rasûlallah onun acele etmesi nasıldır? diye sorunca Rasûlullah sallallahu aleyi ve sellem şöyle buyurdu: “Bu onun ‘dua ettim ettim de bana icabet edilmedi’ demesidir.”

Diğer rivayette ise şöyle buyurmuştur:

“Kişi içinde bir günah olan veya akraba bağını kesmek gibi bir şey için dua etmedikçe, Allah muhakkak onun duasına şunlardan biriyle icabet eder: Ya bunu dünyada ona hemen verir, ya bununla ondan istediği şeyin dengi gibi olan bir kötülüğü giderir, ya da bunu ahirete saklar.”

Bunun üzerine sahabiler: “Öyleyse duayı çoğaltalım” deyince Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Öyleyse Allah da size icabet etmeyi çoğaltır” buyurdu.

Kardeşim duaya bıkmadan devam et ve onu icabet edilip edilmeyeceğini tasa etmeden sürdür. Çünkü konunun başında gör düğün gibi Allah’uTeâla bize dua etmemizi namazı emrettiği gibi emretmiştir. Dua etmek ibadet etmek demektir ve bunu yapmak bize hayatımız boyunca farzdır.

BENZER KONULARIMIZ:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir