1. Anasayfa
  2. Beddualar

Beddua nedir? İslamda Beddua Kavramı

Beddua nedir? İslamda Beddua Kavramı
1

Beddua Ne demek? Ayet ve Hadislerle Beddua

Birinin başına kötü şeyler gelmesi için yapılan duaya BEDDUA denir.

Farsçada “kötü” anlamına gelen “bed” ile arapçada “dileme, isteme” anlamına gelen “dua” kelimelerinden bir bileşik isim olan beddua birinin bir zarara uğraması, kendi­sinin, bir yakınının yahut malının başına bir felaket gelmesi İçin dilekte bulunmak de­mektir.

Dinin zulüm ve haksızlık saydığı geçerli sebeplere dayanması şartıyla beddua et­menin caiz olduğunu gösteren âyet ve hadisler vardır. Nitekim müfessirlerin çoğu “Allah kötü sözün açıklanmasını sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariçtir” (en-Nisâ 4/128) mealinde âyetin zalimlere beddua etmeye izin verdiğini belirtmişlerdir. Ayrıca Hz. Peygamber de İslâmiyet ve müslümanlar aleyhindeki faaliyetleriyle tanınan bazı müşriklere beddua etmiştir. Bu hadislerden birinde bildirildiğine göre Rasûlullah, müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rebîa, Şeybe b. Rebîa ve Ukbe b. Muit’in de içinde bulunduğu yedi kişi hakkında beddua et­miş ve hadisin râvisi İbn Mes’ud’un bildirdi­ğine göre bu kişilerin hepsi Bedir Sava-şı’nda öldürülmüş, böylece Hz. Peygam-ber’in bedduası yerini bulmuştur (Müsned, 1, 393-397)

Özellikle mazlumun bedduasının kabul olunacağına dair bazı hadisler vardır. Nite­kim hemen bütün hadis kaynaklarında yer alan bir hadise göre Rasûlullah Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken, bazı görevlerini sıraladıktan sonra “Maz­lumun bedduasından sakın! Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur” diyerek zu­lüm ve haksızlık konusunda onu uyarmıştır (Buhârî, Mezâlim, 9). Hz. Peygamber, bizzat kendisi de mazlumun bedduasını almaktan Allah’a sığınmıştır (İbn Mâce, Dua, 20).

Bununla birlikte beddua Hz. Peygam-ber’den en az duyulmuş olan sözlerdendir ki, bu durum, İslâm ahlâkında af ve ihsana adaletten daha çok önem verilmesinden ileri gelir. Bunu gösteren âyetlerden birinin meali şöyledir: “Bir kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür; yine de bir kim­se bağışlar ve (böylece) İyilik yolunu tutar­sa, işte bu, muhakkak ki büyüklere yaraşır yüce davranışlardandır” (eş-şûrâ 42/40). Hz. Peygamber’in de, genellikle müşrik düş­manlarına beddua etmek yerine onların hidayete ermeleri için dua ettiği bilinmek­tedir (Buhârî, Daâvat, 59).

İslâm bilginleri, müslümanların olur ol­maz sebeplerle birbirleri aleyhine beddua etmelerinin İslâm ahlakıyla uyuşmayacağı­na dikkat çekmişlerdir. Hatta bilhassa mu­tasavvıf ahlâkçılar bedduanın tasavvuf? edeple bağdaşmadığını belirtirler. Nitekim Gazzâlî, tevekkül ehlinin uyması gereken kuralları (âdap) sıralarken, bunlardan biri­nin de malı çalınan kimsenin hırsıza bed­dua etmekten kaçınması olduğunu, bed­dua ederse tevekkülünün batıl olacağını ifade etmiştir (ihya, IV, 283).

BENZER KONULAR:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Beddua, bir kişinin başına kötü şeyler gelmesi için yapılan duadır. Farsça “kötü” anlamına gelen “bed” ve Arapça “dileme, isteme” anlamına gelen “dua” kelimelerinin birleşiminden oluşur. Beddua, birinin zarar görmesi, kendisinin, bir yakınının ya da malının başına bir felaket gelmesi için yapılan bir dilektir.

    Dinde zulüm ve haksızlık sayılan geçerli sebeplere dayanması şartıyla beddua etmenin caiz olduğunu gösteren ayet ve hadisler vardır. Nitekim müfessirler, “Allah kötü sözün açıklanmasını sevmez; ancak zulme uğrayanlar hariçtir” (en-Nisâ 4/128) mealindeki ayetin zalimlere beddua etmeye izin verdiğini belirtmişlerdir. Ayrıca Hz. Peygamber, İslamiyet ve Müslümanlar aleyhindeki faaliyetleriyle tanınan bazı müşriklere beddua etmiştir. Bu hadislerden birinde, Hz. Peygamber’in müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rebîa, Şeybe b. Rebîa ve Ukbe b. Muayt’in de içinde bulunduğu yedi kişi hakkında beddua ettiği ve bu kişilerin hepsinin Bedir Savaşı’nda öldürüldüğü belirtilmiştir (Müsned, 1, 393-397).

    Özellikle mazlumun bedduasının kabul olunacağına dair bazı hadisler vardır. Nitekim hemen bütün hadis kaynaklarında yer alan bir hadise göre, Rasûlullah Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken, bazı görevlerini sıraladıktan sonra “Mazlumun bedduasından sakın! Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur” diyerek zulüm ve haksızlık konusunda onu uyarmıştır (Buhârî, Mezâlim, 9). Hz. Peygamber, bizzat kendisi de mazlumun bedduasını almaktan Allah’a sığınmıştır (İbn Mâce, Dua, 20).

    Bununla birlikte, beddua Hz. Peygamber’den en az duyulmuş olan sözlerdendir ki, bu durum, İslam ahlakında af ve ihsana adaletten daha çok önem verilmesinden ileri gelir. Bunu gösteren ayetlerden birinin meali şöyledir: “Bir kötülüğün karşılığı, onun dengi bir kötülüktür; yine de bir kimse bağışlar ve (böylece) iyilik yolunu tutarsa, işte bu, muhakkak ki büyüklere yaraşır yüce davranışlardandır” (eş-Şûrâ 42/40). Hz. Peygamber’in de genellikle müşrik düşmanlarına beddua etmek yerine onların hidayete ermeleri için dua ettiği bilinmektedir (Buhârî, Daâvat, 59).

    İslam bilginleri, Müslümanların olur olmaz sebeplerle birbirleri aleyhine beddua etmelerinin İslam ahlakıyla uyuşmayacağını belirtmişlerdir. Hatta bilhassa mutasavvıf ahlakçılar bedduanın tasavvufi edeple bağdaşmadığını ifade etmişlerdir. Nitekim Gazzâlî, tevekkül ehlinin uyması gereken kuralları sıralarken, bunlardan birinin de malı çalınan kimsenin hırsıza beddua etmekten kaçınması olduğunu ve beddua ederse tevekkülünün batıl olacağını belirtmiştir (İhya, IV, 283).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir